26 Mart 2014 Çarşamba

Anne, baba ve diğer ölümcül şeyler

Kitap Adı       : Anne,Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler
Yazar            : Yalçın Tosun
Yayın Evi       : Yapı Kredi Yayınları
Yayın Tarihi   : 2009              
Sayfa Sayısı   : 88

Tanıtım Bülteninden :
2011 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü

Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler bir ilk kitap... Olgun bir dille, dipdiri öyküler kotarıyor Yalçın Tosun. İnsana, dünyaya, çevresine, dahası kendi içine eğilip bakma gözü pekliğini gösterirken dostluğu, sevgiyi, mutluluk arayışını da hüzünle dillendiriyor. Dile gelmeyen, onun kaleminde incelikli bir kurguyla, alttan alta duyuruluyor.

Bu kitabı, yeni öykücülüğümüze hatırı sayılır bir katkı olarak da görüp okumalı.

“Kamyonetin bıraktığı toz dumanı çöküp her şey eski haline büründüğünde, hâlâ yolun başında duran iki küçük çocuğun ceplerinden, unutmabeni çiçeklerinden örülmüş birbirinden habersiz iki kolye sahibini bulamamanın verdiği hüzünle öylece sarkıyor.”


Yazar ile yapılan bir soylesiden alıntıdır ;
‘Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler’. Öyküleri okumadan, ilk olarak kitabın adından yola çıkıldığında bile, ailenin bir insan için ölümcül olabilecek şeylerin başında geldiği sonucu çıkıyor…

Kitaba isim vermek, belki de kitap yazmak kadar zor bir şeydir. Öyle bir isim olsun istiyordum ki, içindeki bütün öyküleri anlatsın. Uzun bir arayıştan sonra geldi, bu isim. Ailenin zaman zaman öldürücü bir şey olabileceğini düşünüyorum, özellikle bizim toplumumuzda. Herkesin her şeyi sır olarak görüp bir yandan da bu sırları gizli kapaklı konuştuğu, birbirine karşı dürüst olmanın öneminin yadsındığı bir toplumda, aile de bu çürümeden payını alıyor. Bu noktada ailenizin kim olduğu, nasıl olduğu, sizin nasıl birisi olacağınızı çok etkiliyor. İnsanın seçemediği bir şeyin, onun benliğini bu kadar etkilemesine karşı bir tepkim var. Aile bizi koruyan, kollayan bir şey olduğu kadar zaman zaman başımıza bela olan, korkunç, kurtulması zor bir şey de olabilir. Ve bu kitapta, daha çok ikinci tip aileler ve insanlar var.

Kitap Yorumlarımız  ;
Yalçın Tosun, ilk öykü kitabı olan Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler’e,
André Gide’in Dünya Nimetleri’nden bir alıntıyla başlıyor:

“Senin için kendi ailen kadar, kendi odan kadar, kendi geçmişin kadar tehlikeli bir şey yoktur.”

16 kısa öykü , ustalıkla anlatılan öyküler…
Hepsini bir solukta okuyorsunuz .Yazar, öykülerinde çocukluğun renkli anıları ile yetişkin olmuş kişilerin yerine , çocukluktan payına karanlık ve acıklı anılar düşen kişilerin hikayelerini anlatmış bize . Ve daha küçük yaşlarda kaybetmeye başlamış bu insanların, mutsuzluklarının faturasını da ailelerine çıkartmış. Çünkü yazara göre aile, bazı çocukların yaşamını mahveden, kurtulması zor, ölümcül bir şey.
Her öyküde, son derece sakin ve soğukkanlıklı bir üslupla, genelde görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz basit, ama basitliğiyle vurucu gerçeklerle karşılaşıyoruz.Yazar harika bir edebiyat kullanıyor ki , o nedenle can yakıyor.Bunu da öyküler için de usul usul yapıyor , kafamıza vura vura , gözümüze soka soka değil..Hüzünle, mutluluk arayışının birden parlayan alevinin yine birdenbire sönüşünü ve isyanı seziyorsunuz bu öykülerde,ve derin sızıyı içiniz de hissediyorsunuz.
Hepsine hazır olun ve mutlaka okuyun …


Altı çizili cümlelerimiz :

“Elimde olmadan küçük görmekten korkuyordum onu ya da yüceltmekten, bir yere koymaktan. Benim için biri olmasından. İşte bu sebeplerden iyi ya da kötü daha fazla bir şey duymak istemiyordum.
Hem kim başka birini gerçekten dinliyor ki?”

“Asıl sahibini hiç bulamamış eski bir mücevherin kendisine Tanrı kadar yabancı bir cepte yol alışı gibiydi otobüsün arka tarafında cama kafasını dayamış yalnız halim.”

“Ben de olur olmaz şeyleri unutmam zaten.”

“Bazen konuşmamak iyidir.”

“Hem adam olmak ne demek? Herkesin istediği gibi olmak, beklenen, öğretilmiş tepkileri vermek, yasalara uymak ya da yalan söylememek mi?”

“ Bıraksalar bütün ömrünü uyuyarak geçirebilirdi.”

“..bin yıldır yaşıyormuş gibi hissediyordu.”

“Ne zamandır hiçbir şey yapmadan boş boş oturmadığımı, hayatın bu çocuksu lüksü elimden alalı ne kadar olduğunu düşünüp hüzünleniyordum. Benden bir şeyler bekleyen ya da benim bir şeyler beklediğim herkesi kısa bir süreliğine de olsa unutma fikri aklımı çeliyordu.”

“Unutmak istediğim her şeyi çağıracaktım konuşsaydım, öyle duyuyordum.”

“Yaşlılık böyle bir şey işte. İnsanın aklına geçmişten bir görüntü geliveriyor ansızın. Mutluluk ve hüznün karıştığı ama hep hüznün hakim olduğu, birbiriyle ilgisiz anların kopuk resimleri.”

“Kimseye, kendine bile tüm hayatını anlatmamalı insan. Çünkü bu kötülüğü kimse hak etmiyor.”

“Bir yabancıya tüm hayatını anlatmaya çalışmaktan daha acıklı bir şey gelmiyordu aklıma.”

“Ve yeniden inanıyorum ki, bazen hiçbir şey güzel geçmiş bir çocukluk kadar acı vermiyor.”

"Sanki biliyordu bugün döneceğimi, en sevmediğim yemeği yapmış. ben gelirim diye belki her gün kereviz pişirmiştir bu kadın, ondan beklenir."
“ben belki de aşkın yanında, küçük şeyleri fark ede ede delirdim. Kimsenin takmadığı şeyleri takarak kafama, sonunda sıyırdım yarım aklımı da. Evet evet, sadece aşktan delirmediysem böyle olmuş olmalı.”

“ …annem öldüğünde de hiçbir şey yapmadı, öylece durdu. Hep durur zaten. ben de bazen öyle olurum, ama zaman zaman neşeye benzer bir şey hissederim belli etmesem bile. Ama o abartır suskunluğunu. Çocukken nasıldı? nasıldık biz? çocuk da mı olduk bir zamanlar?...”
"..ilk kez kızdım Emir'e. Bütün yarım kalan, yaşanmasına izin verilmeyen iyi kötü ne varsa her şey için kızdım. Aşkımın şiddetini görmemesine kızdım. Gördüyse bile bir tepki vermemesine kızdım. Aslında bunca şeyden sonra bir sebep aramakda gerekmezdi hani, sadece kızdım işte."

"Hani hep düşünen ama kimsenin ne düşündüğünü bilmediği insanlar vardır ya. Belki pek de düşünmüyor aslında, öyleymiş gibi yapıyor."

"Sanki bir şeyler düşünmeliymişim gibi hissettim... sonra geçti."
 
"..Gözlerimi tekrar kapattım.Uyuyormuş gibi, anlarsınız. Yoksa anlamaz mısınız?Hiç yapmadığınızı söylemeyin lütfen.Hayatın ağırlığını başka bir yerinden tartmak için yapılan şeylerden biridir bu."

"korkma, her şey tarih oluyor."

"Tanrım ne güzel şeydir susmak karşılıklı."

“Biz kadınlar böyleyizdir işte,emekli mimar falan anlamazkadın olmak.Hep koca ister başında.Koca olmasa bile en azından bir kedi ya da köpek ister etrafında dolaşacak.Bir şey ister işte mutlaka,dayanamaz yanlızlığa”

“…hala güzel kadın,ama güzel olduğunun farkında olan her kadın gibi davranışlarının sahiciliği baştan zedelenmiş.”

“Bir sinir boşalması anından sonar kendimize geldiğimizde her şey daha dingin görünür ya,öyle bir zaman.”

“Onyedi yaşınızı hatırlayın.Aşık olmuşmuydunuz siz de hayata ? Nefret mi ediyordunuz yoksa? Ben sümüklüböceklere bile hayrandım o zamanlar.Ne yapmam gerekir ise onu yapıyordum işte.Bir daha hiç o kadar özgür oldum mu bilmiyorum.”

“Belkilerimin keşkeleşmediği onyedi yaşım.”

“Yaşlandıkça insane hayallerinde daha özgür , yaşadıklarında daha mı kapana kısılmış oluyor – ki ben hep yaşlanınca hayaller de tükenir sanıyordum-  …..”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum: