17 Kasım 2014 Pazartesi

Bin dokuz yüz seksen dört

Kitap Adı       : Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Yazar              : George Orwell
Yayın Evi        : Can Yayınları
Yayın Tarihi   : 1984              
Sayfa Sayısı     : 350

Tanıtım Bülteninden :
“Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.”

George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.

Can Yayınları, bu "bütün zamanların kitabını" Celâl Üster'in özenli çevirisiyle okura sunmaktan kıvanç duyuyor.

Kitap Yorumlarımız ;      
Hikaye ,distopik bir dünyada geçer..Bu dünya da en büyük suç düşünmek.
Kitabı okurken klostrofobik bir dünyanın içinde buluyorsunuz kendinizi.Hayatlarının boşluğunu ve anlamsızlığını hissediyorsunuz. Kahramınımız Winston Smith için üzülüyorsunuz , içiniz kararıp tüylerinizi diken diken oluyor..
Çünkü yazar bize ; Zorbalığın egemen olduğu bir dünyayı anlatıyor.Yönetenler tek egemen güç.İnsanlar korku içinde ve sinmiş, özgürlükler kaldırılmış, insani duygular yok edilmiş, düşünmek ve düşündüğünü söylemek yasaklanmış. İnsanlar çocuklarına bile güvenemiyor çünkü herkes casus. En yakınlarını yönetime suçlu olarak gammazlamak sıradan bir olay. Düşünmeyi,sorgulamayı ve sormayı  engellemek için anlamları daraltılmış bir avuç kelime bırakılıyor insanlara. Kurguya göre bu dünyada  surekli savaş halinde 3 güç var.İnsanlar sürekli bir haber bombardımanı içinde yaşıyor.Sürekli bir bilgilendirme var televizyondan, radyodan, ekranlardanAma hepsi kurgusal, hepsi hikaye, hepsi yalan dolan…Bir gün beyaz dediklerine ertesi gün siyah  deyip tüm resmi arşivleri bu yönde anında değiştiriyorlar.Winston Smith’in de görevi resmi arşivlerde değişiklikleri yapmak.
Bilim kurgu kategorisinde yer alsa da Bin Dokuz Yüz Seksen Dört  günümüz gerçekleriyle o kadar örtüşüyor ki ;bu gün ki dünyanın güç merkezlerinin yönetim biçimleri ,insanları denetimde tutmaları, bir noktadan yönlendirebilir olmaları , belleksiz mekanik parçalar haline getirme istekleri , bu distopyanın gerçekleştiğinin göstergesidir.
Sonuç olarak Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, muhakkak okunması gereken, üzerinde uzun zaman düşünülecek ,etkisinden kolay kolay kurtulamayacağınız bir kitap.

Altını Çizdiğimiz Cümlelerimiz ;
 Gelecekle nasıl iletişim kurulabilirdi ki?Doğası gereği olanaksızdı.Gelecek ya şimdiye benzeyecekti,ki o zaman ondan haberi bile olmayacaktı ya da şimdiden farklı olacaktı,ki o zaman da içinde bulunduğu durumun hiçbir anlamı kalmayacaktı. (sf.31)
Ses hiç kesilmeden sürüyordu.Winston bir an kendine geldi ve ötekilerle birlikte bağırıdığını,topuklarını var gücüyle iskemlenin basamağına vurduğunu fark etti.İki Dakika Nefret'in en korkunç yanı,insanın katılmak zorunda olması değil,katılmaktan kendini alamamasıydı.Otuz saniye sonra en küçük bir zorlamaya gerek kalmıyordu.Tüm topluluk,elektrik akımına kapılmışçasına,ürkünç bir kin ve nefretle azgınlaşıyor,öldürme,işkence yapma,yüzleri bir balyozla yamyassı etme isteğine kapılıyor,insanlar ellerinde olmadan yüzleri kaskatı kesilerek çılgınlar gibi bağırıp çağırıyorlardı.Ama yine de,duyulan öfke,bir pürmüzün alevi gibi bir nesneden öbürüne yöneltilebilen,soyut,kimseyi hedef almayan bir duyguydu. (sf.38)
Kimi zaman,insanın birine duyduğu nefreti bile isteye bir başkasına yöneltmesi de olasıydı.  (sf.39)
Duygularını gizlemek,aklından geçenlerin yüzüne yansımasını önlemek,herkes ne yapıyorsa onu yapmak,içgüdüsel bir tepkiydi. (sf.41)
Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında,hiçbir şey sizin değildi. (sf.51)
Her davranışın sonuçlarını,o davranışın kendisi doğurur.(sf.52)
Parti geçmişe el koyabiliyor ve şu ya da bu olayın hiçbir zaman olmadığını        söyleyebiliyorsa , bu hiç kuşkusuz işkenceden de , ölümden de beter bir şeydi.(sf.58)
..Ve eğer başka herkes Parti’nin dayattığı yalanı kabulleniyorsa -eğer bütün kayıtlar aynı masalı söylüyorsa-,o zaman yalan tarihe geçecek ve gerçek olacaktı.Parti sloganında ne deniyordu : ”Geçmişi denetim altında tutan,geleceği de denetim altında tutar;şimdiyi denetim altında tutan,geçmişi de denetim altında tutar." (sf.59)
"Bağlılık,düşünmemek demektir,düşünmeye gerek duymamak demektir.Bağlılık bilinçsizliktir." (sf.78)
İnsan bu durumun dayanılmaz olduğunu düşünüyorsa,bir zamanlar düzenin şimdikinden çok farklı olduğuna ilişkin anlıları olması gerekmez miydi? (sf.85)


Oysa çok kısa bir süre önce yalnızca birkaç yüz gırtlaktan yükselen çığlıkta yüreklere korku salan bir güç yatıyordu!Neden gerçekten önemli sorunlar söz konusu olduğunda böyle haykıramıyorlardı? (sf.95)
Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar,ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler. (sf.95)
Winston birden,çağdaş yaşamın asıl özelliğinin acımasızlığı ve güvensizliği değil,yavanlığı,donukluğu ve kayıtsızlığı olduğunu fark etti. (sf.98)
NASIL'ını anlıyorum:NEDEN'ini anlamıyorum. (sf.105)
Belki de,deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktı. (sf.105)
Özgürlük,iki kere iki dört eder diyebilmektir.Buna izin verilirse,arkası gelir. (sf.106)
Gerilimli anlarda insanın bir dış düşmana karşı değil de,hep kendi bedenine karşı savaştığını fark ediyordu. (sf.128)
SAVAŞ BARIŞTIR   ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR   CAHİLLİK GÜÇTÜR (sf.129)
"Aslında hiçbir şey farketmezdi," dedi.
"Öyleyse neden pişmansın itmediğine?"
"Sırf,bir şey yapmayı hiçbir şey yapmamaya yeğlediğim için.Şu oynadığımız oyundan kazançlı çıkmamız olanaksız.Kimi yenilgiler kimilerinden daha iyi olabilir,o kadar." (sf.164)

Her gün,her saat hayata dört elle sarılmak,gelecekten yoksun olduğunu bile bile günübirlik yaşamayı sürdürmek,tıpkı hava olduğu sürece nefes almayı bırakamamak gibi karşı konulmaz bir içgüdüydü. (sf.182)
… ,Parti’nin dünya görüşü,onu hiç anlamayan insanlarla çok daha kolay dayatılıyordu.Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine kolayca benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi ,toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı.Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı.Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı,çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi , yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. ( sf.186)
"İtiraf etmekten söz etmiyorum.İtiraf,ihanet değildir.Ne söylediğin ya da ne yaptığın önemli değil;yalnızca duygulardır önemli olan.Beni seni sevmekten caydırırlarsa,işte o zaman gerçekten ihanet etmiş olurum." (sf.196)
Gerçekler,ne yaparsanız yapın,gizlenemezdi.Araştırıp kovuşturarak ortaya çıkarılabilir,işkence yaparak sizden sökülüp alınabilirdi.Ama amacınız hayatta kalmak değil de insan kalmaksa,sonuç ne fark ederdi ki? Duygularınızı değiştirmeleri olanaksızdı ; siz kendinizi bile değiştiremezdiniz duygularınızı ,isteseniz bile. Yaptığınız , söylediğiniz ya da düşündüğünüz her şeyi en küçük ayrıntısına kadar açığa çıkarabilirlerdi ;ama nasıl işlediğini sizing bile bilmediğiniz , yüreğinizin içi , sırrını korurdu.(sf.197)
Savaşın asıl yaptığı,yok etmektir;ama ille de insanları yok etmesi gerekmez,insan emeğinin ürünlerini de yok eder. (sf.221)
…Egemen kesimin iktidardan düşebilmesinin yanlızca dört yolu vardır.Ya bir dış güç tarafından alt edilecektir,ya ülkeyi yönetmekte olan kitlelerin baş kaldırmasına yol açacak kadar yetersiz kalacaktır,ya güçlü ve hoşnutsuz bir orta kesimin doğmasına engel olmayacaktır ya da kendine olan güvenini yönetme isteğini yitirecektir.Bu nedenlerin hiçbiri tek başına işlemez, dördü deşu ya dab u ölçüde bir arada etki eder. ( sf.238 )
Kıyaslama olanağından yoksun bırakıldıkları sürece ,ezildiklerinin farkına bile varmazlar.(sf.238)
Toplumumuzda,olup bitenleri en iyi bilenler,aynı zamanda dünyayı olduğu gibi görmekten en uzak olanlardır. (sf.247)
Genellikle,kavrayış ne denli fazlaysa,yanılma da o ölçüde fazladır: Zekâ ne denli fazlaysa,akıl o ölçüde azdır. (sf.247)

"Akıllılık,çoğunluğa bakılarak ölçülmez." (sf.249)
Koca bir kaya parçasını andıran yusyumru gövde ve pütür pütür olmuş kıpkırmızı ten,bir genç kızın bedeninin yanında ,gülün yanında olgunlaşıp etlenmiş meyvesi gibi kalırdı.Ama meyve neden çiçekten aşağı kalsındı ki ?( sf.251)
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de. (sf.286)
İnsanlar özgürlük ile mutluluk arasında seçim yapmak zorundaydı ve büyük çoğunluk mutluluğu seçiyordu. (sf.297)
Bir kez teslim olmayagör,gerisi kendiliğinden geliyordu. (sf.313)
Onlardan nefret ederek ölmek,özgürlük buna denirdi işte. (sf.317)
Çağdaş hayatın en önemli özelliği, acımasızlığı ya da güvensizliği değil, çıplaklığı, ruhsuzluğu ve bayağılıydı.
Söylediklerinin ve yaptıklarının önemi yok, önemli olan neler duyduğundur. Eğer beni sana olan aşkımdan vazgeçirlerse, işte bu seni satmak olur.
İnsanın içine giremezler. İnsan olarak kalmanın bir değer taşıdığını içinde gerçekten hissediyorsan, somut bir sonuç elde etmesen bile, onları yenmişsin demektir.
Kimse bir devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurmaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır. Baskı kurmanın amacı baskı kurmaktır. İşkencenin amacı İşkencedir. İktidarın amacı İktidardır.
Yalnız acı kendi başına yeterli olmayabilir, bazı durumlarda insan ölümle sonuçlansa bile acıya katlanabilir. Ama herkesin karşı koyamayacağı, düşünmek bile istemediği bir şeyler vardır. Böyle durumlarda korkaklık ya da cesaret söz konusu değildir. Yüksek bir yerden düşerken bir ipi yakalamaya çalışmak korkaklık değildir. Bunlar yok edilemeyecek basit içgüdülerdir. Aynı şey fareler için de geçerlidir. Senin için onlara karşı koymak olanaksızdır. Onlar senin için istesen de direnç gösteremeyeceğin bir baskıdır. Sonunda senden istenileni yapacaksın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum: