“Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi’nden bir telgraf aldım.”
diyerek başlıyor Albert Camus,
Yabancı’ya. Bir Kitap Bin Sohbet kitap kulübümüzün Şubat ayı için seçilmişti
Yabancı. Üç farklı basım vardı elimizde. İlk basımdaki çeviri dili kitabımızın
adı gibi oldukça yabancı kalmış, onu okuyan kız kardeşlerim öyle dediler.
Bazılarımız çoktan okumuşlardı bu
kitabı ama kulüp hatrına ve üzerinde tartışılacağı için tekrar okundu Yabancı. Kitabı
kim önermişti muallâkta kalsa da, kitap kısa olsa da, anlatım dili bize kolay
(!) gelse de, o kadar kitap aşkıyla yanan hatun bir araya gelince elbette birçok
şeye değinildi, farklı bakış açıları yakalandı ve konuşuldukça yine “Aaa, evet
ya haklısın, ben bu açıdan hiç yaklaşmamıştım.” ya da “Yok canım, ben öyle
düşünmüyorum.” denildi. Başlangıç noktamız Yabancı duygusuz muydu yoksa
duyguları var mıydı, her denileni yapıyor muydu yoksa istediklerini mi
yapıyordu?
Varoluşçuluk, nihilizm merkezinde
geçen tartışmalarımızda, elbette bizler bu konuları engin edebi bilgilerimiz
açısından ya da derin felsefi boyutlardan değil, sadece kendi çerçevelerimizden
bakarak, her birimiz ana karakteri nasıl bulduğumuzu değerlendirdik. Elbette
herkes sevmişti ama asıl olan kimler yabancılaşabilmişti ya da kimler birer
yabancı olmak istiyordu. Annesinin ölümü, bir kişiyi öldürmesi ve sonunda idama
mahkum edilmesini bile kendi içinde gayet normal karşılayan, bildiğimiz duygu
ve tepkileri vermeyen Yabancı hepimizden takdiri almıştı. Toplumsal yaşamda
onay gören davranışları sergilemeyen olsa da olur olmasa da olur şeklinde bir
yaşam süren bir kişinin hikayesi bizi oldukça düşündürmüştü. Kimimiz birer
Yabancı olduğumuzu söyledik, kimimiz öyle olmayı istediğimizi, kimimiz ise
yabancının bize yabancı olduğunu belirttik.
İlginç bir tespit de geldi. Bugüne
kadar kulüpte okuduğumuz kitaplarımızdan dördünde aynı sahne olduğu belirtildi.
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı, Yusuf Atılgan’ın
Aylak Adam’ı ve Albert Camus’nün Yabancı’sı. Sinemadan çıkan insan tasviri bu dört
muhteşem kitapta da yer alıyordu. Hümeyra dedi ki, demek ki iyi bir yazar olmak
ve iyi bir kitap yazmak için mutlaka sinema sahnesi olmalı, bu sembol iyice
tasvir edilmeli. Büyük alkış aldı…
Sanırım çok fazla spoiler verdik.
Devamı kitapta…
Yabancı’da Altını Çizdiklerimiz:
Sayfa 25. İnsan ne de olsa daima
biraz kabahatlidir.
Sayfa 43. Ben de, insanın hiçbir
zaman hayatını değiştirmediğini, her hayatın birbirine benzediğini, buradaki
hayatımdan şikayetçi olmadığımı söyledim.
Sayfa 62. Annemi elbette çok severdim; ama bu bir şey
ifade etmezdi ki. Sağlıklı bütün insanlar, sevdiklerinin ölümünü az çok arzu
etmiştir.
Sayfa 108. Hâlbuki onun bu
güvenli edalarının bir kadın saçı kadar bile değeri yoktu. Yaşadığına bile emin
değildi, bir ölü gibi yaşıyordu çünkü. Bense ellerim boş gibi duruyordum ama
kendimden de, her şeyden de emindin, ondan daha emindim, hayatımdan da, gelmek
üzere olan şu ölümden de emindim.
Tek Kelime İle Yabancı:
Ø Sıradışı
Ø Normalüstü
Ø Tevekkül eden
Ø Bana yabancı
Ve kulüpteki arkadaşlarımızın Yabancı için
Bloglarında Paylaştıkları:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum: