Filiz’ce:
Küçükken
ne kadar büyüdüğüme bakardım her yıl, ne kadarda değiştim bak, diye
kendimle gururlanır, keyiflenirdim.
Ne
kadar önemliydi büyümek, büyüyüp bisiklete binmek, ağaca tırmanmak, okula
gitmek, okumayı ve yazmayı öğrenmek.
18
olunca büyümüş olacaktım ve hayallerimin peşine düşecektim. Hayallerim
hep büyüyünce yapacaklarımdı.
Kardeşim
doğduğunda çok sevindim çünkü büyüdüm, anne olunca daha bir çok sevindim,
çünkü daha çok büyüdüm.
Şimdi
geriye dönüp baktığımda, büyümek değilmiş meğer beni heyecanlandıran, kurduğum
hayallermiş.
Ama
bilmiyordum ki, büyümek düşünce kalkmayı bilmekmiş yardım almadan,
yaralarını tek başına sarabilmekmiş, bazen sessizce ağlamakmış, incinmekmiş,
isyan edememekmiş, seçtiğin yollarda, bazen yönünü bulamamakmış ve
kendini unutmakmış büyümek.
Eskiden
nefret ettiğim, şimdilerde ise duymayı en sevdiğim cümleler : kızım içine atlet
giy, hava soğuk üşütürsün, yada geç kalma bak yarın, erken kalkacaksın, ve
farkında olmayı en sevdiğim ise; annemle babamın gözünde hiç büyümediğim.
Büyümeyi
çok istedim evet, çünkü büyürken hayallerim büyüktü, büyüdükçe
küçüldüler, hayallerim küçüldükçe, ben büyüdüm.
Kendime
söz veriyorum, büyümeyeceğim artık, içimdeki beni yeniden hatırlamaya başladım
çünkü ve hayal kurmayı yeniden öğrendim !!
Pınar’ca:
Bıraksan
gidersin.Patinajların, debelenmelerin, devrilmelerin elbet olur da, gidersin.
Doğa ana da elverir yürür gidersin. Büyüme eğrinde maaile yürüdüğünüz zamanlar
gibi, el yordamı, güç birliği ile gidersin.Zamanın kuyruğunda sana mı yer yok.
Kuyruk gider sen gidersin.
Ah!,iş
gitmekte değil, iş tutunmakta. Zamanın ruhuna tutunmakta. Onu tutmakta iş.
Nefesini, duyduklarını,gördüklerini tutup, biriktirmekte iş. Gözlerini dört,
yüreğini kocaman açıp, güneşin adını, ağaçların nefesini, insanın sıcağını
biriktirmekte iş. Hayatı içine çekip tutmakta, doymakta iş. Kendini,
kendine katarak büyümekte iş. Sığdırdıkça esnemekte, çoştukça akmakta,
gerekirse bentlerden taşıp, bu yaşama işini, büyümekte iş.
Deniz’ce:
Büyümek
içinde büyü kelimesini de barındırıyorsa sihirli bir durum olsa gerek..Bir
varoluştan yok-oluşa doğru geçen bu süreçte, çıraklıktan ustalığa doğru yol
almak korkutucu olduğu kadar insana haz veren bir durum.
Belki
büyümüş olsaydım eğer daha büyük laflar edip aklımın süzgecini serbest
bırakabilirdim. Tam da bunun tersi olarak aslında -büyümek o ise eğer- aklımın
süzgecinden geçirmeden konuşamıyorum belki de…
Yine
diyalektik kavramlarda kaybolmak. Hep bir o ve bir de bu var amalar…
Belki
de bunu büyümek sanıp yol aldım, asıl büyümek belki de yolculuktan
öğrendiklerim, ikilemlerimi birbirleri içinde eriterek ilerlemek.
İlerlemek
hep ileri doğru mudur?
Bahar’ca:
Keramet
büyümekte değil sanırım... Zaman sadece sebzeleri olgunlaştırır demiş ya
düşünür, ben de değişen ne o zaman, onu anlamak istiyorum... İçimdeki çocukla
iletişimi kopardım bir süre, dans etmeyi unuttum ve taklalar atmayı doğada...
Sonra da çok sıkıcı buldum kendimi... Büyümek bu olmasa gerek... Aklı da
büyümüş derler ya, aslında aklı değil gönlü büyütmek gerek...
Gözden düşmüş artık yetişkin olmalar, ya da çok geç kalmışım ben o trene... Bir baktım ki büyüdüğümde, yalnız kalmışım. Tekrar küçülmek olası mı?
Büyümek dediğin ne o zaman? Bir çocuğa yürekten sarılabilmek ve hiç tanımadığın
bir çocuğun sana sarılması delicesine sevinmesi seninle... Zamanı unutabilmek
birlikte sohbetin dibine vurarak bir nene ile... Yaşın anlamını yitirmesi
büyümek, günlük telaşların mevsiminden geçip hayatla dans etmeyi hatırlamak,
tıpkı çocukken olduğu gibi... Sevdaları, tutkuları hayatın içine katabilmek,
yemeğin tuzunu yaşarken hayata katabilmektir büyümek...
ve bir sevdadır yaşarken büyümek...
ve bir sevdadır yaşarken büyümek...
Selda’ca:
“Büyü”
içerdiği için olsa gerek, bu kadar çetrefilli, zorlu, karmaşık ve gizemli bir
süreç. Anne ve babanın saksısından yolunup, doğanın acımasız rüzgârına
açıvermek bağrını. Korunmasız, çırılçıplak kalıvermek. Aynada kendini ilk kez
görüyormuşçasına şaşırmak. Şaşırdığına alışmak, düşe kalka yol alırken aklın ve
mantığın tutamaklarına yapışıp gerekli donanımı edinmeye çabalamak. Çabaladıkça
çuvallamak. Çuvalladıkça yolu, yönü, güzergâhı değiştirmek. Olmayanı oldurmaya
çalışmak.
Sen
gitmezsen üstüne, karga tulumba üstüne gelen şeydir büyümek. Olan kadarla
yetinip, olmayanı kadere bağlamak.
Büyümemek,
hep küçük kalmak mıdır? Ya da büyümek durdurulabilir mi? Yaş almak, yaşlanmak,
gelişip serpilmek midir büyümek? Yatay olabilir mi mesela?
Tek
bildiğim ve nereden öğrendiğimi anımsamadığım şeydir; “kızlar, ancak babaları
öldüğünde büyürler.”
Gülnur’ca:
Kızım ilk regl olduğunda günlerce ağladı. "Büyüyorsun anneciğim" demiştim ona, "sağlıklı bir şekilde büyüyorsun.". "Büyümek istemiyorum." diyordu, çocuk kalmak istediğini söylüyordu. "Şimdi ben büyükler gibi mi davranmak zorundayım? Dayımla güreş yapamayacak mıyım?" diye sordu ağlarken :). "Tabii ki yapacaksın", dedim, " ve içinden nasıl geliyorsa öyle davranacaksın..."
Büyük olma fikri onu korkutmuştu onu. Peki ama büyükler gibi davranmak ne demekti, büyük olunca ne oluyordu insan? Bunu o an, belki o heyecanla hiç düşünmemiştim, ama şimdi sorguluyorum, büyük olmak ne demekti?? Sanırım buna cevap vermek çok zor, sadece yaşıyoruz. Belki de zaman nehrinin acımasız akışında sürekli öğrenmek hata yapmak, dersler almak, belki dersimizi alamayıp, "hizaya çekilmek", ama yaşamak... Tek bildiğim şey, tıpkı akan nehrin suları gibi zamanın da asla bir an önceki ile aynı olmadığı, her ab büyütüyor bizi, öğretiyor, güzelleştiriyor ve bazen çirkinleştiriyor. Ama her an beni daha çok ben yapıyor, sonu olmayan bir süreç bu. Nihayetinde baktığımda, ben büyüyor olmaktan mutluyum, iyisiyle ve kötüsüyle hayatın içinde olmaktan mutluyum. Ve zamanın aktığı sürece de büyümeye devam edeceğim.
Emine’ce:
Bir
an önce büyümeliyim, gerçekleştirilecek hayallerim var benim. Bu köyle sınırlı
kalamam, şu mezarlığın uzun selvisi benim dünyamın sonu olamaz. Oysa kendimi
hatırladığım ilk anılarımda ne kadar mutluydum. Dünyanın tanıdığım insanlardan
ibaret olduğunu düşünürdüm. Gökyüzü, o derin mavilik, o güzel sonsuzluk bizim
evlerimizin üzerinde bitiyordu. Adımlarım kadar büyüktü gidebileceğim yerler.
Büyümek sadece annem gibi çocuk doğurmak demekti, babam gibi bir koca bulmak,
evi temizlemek, çamaşır yıkamak demekti. Gün geçtikçe hayallerim değişti.
Farklı hayatlar vardı, kadınların insan olduğu, kendi başlarına dışarı
çıkabildikleri, özgürce gülebildikleri, gezebildikleri, kendi gibi insanlarla
bir yerlerde oturup konuşabildikleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum: