Ursula yazıyor, hem de mükemmel
yazıyor. Yerdeniz serisinin ilk üç kitabından sonra uzun bir ara vererek neleri
biriktirdiyse, Tehanu’da hepsini bize sunuyor. Hem de nasıl bir sunuştur.
Ursula Atölyemiz’in dördüncü kitabı için toplanmayı sabırsızlıkla bekledik.
Hepimiz yine çok heyecanlıydık.
Serinin bu kitabında her şeyi
açık ve net olarak ortaya koyuyordu, Ursula. Yaşlanmak, yaşlanmayı kabul etmek
üzerine odaklanılan kitapta, çağrışımlar sembollerden daha da arıtılmıştı,
belki de bu yakınlık kitabı çok daha sevmemize neden oldu.
Serinin ilk üç kitabında Ged’in
maceralarında yanında olan tüm karakterler bu kitapta bir araya geliyor ve sizi
Therru adında kendi annesi, babası ve yakınları tarafından en ağır şekilde
cezalandırılan yanmış, tecavüze uğramış ve ölüme terkedilmiş küçük bir kızın
hayata tekrar tutunması noktasında farklı sorgulamalara sürüklüyor. Ne yazık ki
“cezayı haketmiştir” kabullenişi üzerinden, küçücük bir kızdan toplumun
korkması kitap boyunca sizi mutlaka rahatsız edecektir.
Ged’in tüm güçlerini kaybetmesi
sonucunda, negatif eril olarak çocuklaşması, bundan hayıflanması, bunu
kabullenememesi yaşlılık ile ilgili en temel duyguları ortaya seriyordu. Ged’in
gücün zirvesini gördükten sonra, en iyi şekilde yaşadıktan sonra bu şekilde bir
düşüşte daha olgun olması bekleniyor. Peki, olabiliyor mu? Spoiler vermeyelim,
okumak isteyenleri üzmeyelim.
Tenar ise Ged’in aksine kendi
gelişimi ile tamamen barışmış, içinde herhangi bir pişmanlık olmadan hayatındaki
Arha-Tenar-Goha-Tenar dönüşümünü kabullenmiş durumdadır. Arha, karanlıktan
aydınlığa çıkış yolunu nasıl bulmuş ve karanlık yanını kabullenmişse, yutulmuş
olmaktan halkayı birleştiren Tenar olmuştur. Ogion’un öğretilerini bırakmayı
seçerek, Goha olarak bir çiftçinin eşi ve iki çocuk annesi olmayı tercih
edebilmiştir. Bu kitapta ise Tenar aynı şekilde içindeki ateşi yönetmeyi
öğrenerek, kendi ailesinin ölümünü istediği Therru’yu yanına almakta tereddüt
etmemiştir. Tenar’ın, ateşini de kabullenerek, ruhu ile barışmayı büyük bir
teslimiyet ile gerçekleştirebilmesi kadının gücünü açıkça ortaya koyuyor.
Geriye dönüp baktığında ise yaptıklarından ve seçimlerinden asla hayıflanmadığı,
aksine kendi içindeki tüm kadınlarla barışık olduğu açıkça görülmektedir. Küçük
bir spoileri de buraya yerleştirelim. Atuan Mezarları’nda beklediğimiz
Tenar-Ged ilişkisi için tüm sorulara cevaplar da bu kitapta ;).
Kitapta en çok tartıştığımız
nokta Ged’in ve Kral’ın Tenar için kurtarıcı rollerde olmalarıydı.
Kurtarıcılıkta bir himaye mi söz konusu olduğu üzerinde müthiş fikirler
savunuldu. Erkeklerin kadın üzerinde bu kurtarıcı rolleri ile himaye altına
almaları dolayısıyla kadın üzerinde baskıları, Tehanu’da himaye boyutuna
taşınmadan bir uzlaşma ile son buluyor. Tehanu başı sıkıştığında ona yardım
eden erkekler ile kalmak yerine kendi yoluna gidiyor, bir an bile bir tereddüde
ya da şüpheye yer vermeden...
Bu noktadan sonra; kadının kendi
gücüne rağmen, kendini bilerek aşağıya çekişi üzerine odaklandık. Kadın, kendi
gücünü tabiri caizse kendi içine tıktıkça, negatif dişi özellikleri ortaya
çıkıyor. Kıskançlık, sinsilik ve laf sokmalar ise bu şekilde ortaya çıkıyor. Bu
belki de “güçsüzlerin meşru gücünü” kullanmak olarak özetlenebilir.
Gelişim, değişim, içimizdeki
farklı benlerle barışmak ve denge kurmak üzerine odaklandığımızda dengenin
tanımı üzerine odaklanıyoruz. Denge, normal olmak değildir, normal nedir, neden
normal olmak zorundayız ki? Hepimizin yarım yanları var, tam olmadığımız için
yarım yanlarımızı yüceltme peşinde koşuyoruz, ne yazık ki yarımlarımızı
kucaklamak yetmiyor bize, öylece kabul etmek, evet ben buyum demek.
Serinin her kitabında daha da tat
alıyoruz. Belki o yüzden çoğumuzun serideki en çok sevdiği kitap şu an için
Tehanu. Öteki Rüzgar’ı okuyunca ne hissedeceğiz? Hepimiz sabırsızlıkla
cevaplarımızı bekliyoruz…
Tehanu’da Altını Çizdiklerimiz:
Sayfa 11. "Şimdi,"
dedi, "sen bir kozasın. Sabah olunca bir kelebek olup kozanı çatlatıp
çıkacaksın."
Sayfa 34. Büyücülük bir erkek
işiydi, bir erkek ustalığı; büyü erkekler tarafından yaratılmıştı. Hiç kadın
büyücü olmamıştı. Birkaç kadın kendisine büyücü veya sihirbaz dese de güçleri
terbiye edilmemiş, kuvvetleri de yarı önemsiz, yarı tehlikeli, sanattan veya
bilgiden yoksun olmuştu.
Sayfa 67. Evet. Sen git, dedi adam
ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını
düşünerek gitti. Zorunluluklar: Birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması,
birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun
şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi Önce biri sonra diğeri, bu
harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru
hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge
sağlanmazsa...
Sayfa 70. "Ölümden geri
gelmek uzun bir yolculuk olsa gerek bir ejderhanın sırtında olsa bile. Zaman
gereklidir. Zaman ve sükûnet, sessizlik, hareketsizlik. İncindin.
İyileşeceksin."
Sayfa 82. Fakat öyle olduğu halde
onun utancını ve utancından duyduğu ıstırabı anlamadığını hissetti. Belki de
sadece bir erkek böyle hissedebilirdi. Kadınlar utanca alışırlardı.
Sayfa 93. "Neden bu kadar
korktuğunu bilmiyorum," dedi. "Şey, biraz biliyorum ama neden bu
kadar utanç duyduğunu anlayamıyorum. Yalnız, ölmüş olmayı dilediğini biliyorum.
Yaşam denen şeyden anladığımın, insanın yapması gereken işi yapması, bunu
yapabilmesi demek olduğunu biliyorum. Bütün kıvanç, bütün şeref, her şey bu.
Eğer işini yapamazsan, bu ellerinden alınırsa, o zaman neyin faydası olur? Bir
şeylere sahip olmak zorundasın... "
Yosun bunları irfan
sözleriymişçesine dinleyerek başıyla onayladı, ama kısa bir sessizlikten sonra,
"Yaşlı başlı bir adamın on beş yaşında bir oğlan çocuğuna dönmesi tuhaf
bir şey olsa gerek! "dedi.
Sayfa 131. Bir barbar; onların
intizamı karşısında kaba. Fakat artık genç bir kız olmadığı için dehşete
düşmedi, sadece erkeklerin kendi dünyalarını nasıl böyle bir maskeler dansı
düzenine soktuğunu ve bir kadının da bu düzende nasıl bu kadar rahatlıkla dans edebildiğini
merak etti.
Sayfa 133. Genç adam azap
çekmenin ne demek olduğunu öğrendiğini zannediyordu, ama tekrar tekrar
öğrenecekti bunu, bütün yaşamı boyunca; hiçbirini de unutmayacaktı.
Sayfa 174. Sanki bütün hayatımız
boyunca kapıları kilitleyip duruyor gibiyiz. Yaşadığımız yer evin içi.
Sayfa 179. “Benim sözlerimi
dinliyor ama sadece kendisi öyle istediği için.”
"Söz dinlemenin tek haklı
sebebi de budur zaten”, diye düşüncesini belirtti Ged.
Sayfa 181. Ne silah, ne de
kadındır erkeği erkek yapan ne de büyücülük, ne de herhangi bir güç; kendinden
başka hiçbir şey bunu yapamaz.
Sayfa 188. Çünkü kıymetlisiniz.
A, evet. Biz değerliyiz. Güçsüz
olduğumuz sürece...
……
Şeref benimdi, ama bir erkek
tarafından, Tanrı-kral tarafından verilen güç ondaydı.
……
“Erkekler kadınlardan neden
korkar” dedi.
“Eğer bir insanın kuvveti sadece
bir diğerinin zayıflığıysa, korku içinde yaşar”, dedi Ged.
“Evet; ama kadınlar, sanki
güçlerinden korkuyor, kendilerinden korkuyorlar.”
“Kendilerine güvenmeleri hiç
öğretiliyor mu onlara?”, diye sordu Ged.
“Hayır”, dedi. "Güven bize
öğretilen bir şey değil. Eğer güç, güven olsaydı”, dedi kadın. "Bu sözü
seviyorum. Eğer mesele bu birbiri üstündeki düzenlemeler olmasaydı, krallar ve
ustalar ve büyücüler ve sahipler… Bunların hepsi çok gereksiz görünüyor. Gerçek
güç, gerçek özgürlük güvende yatar, zorlamada değil."
Çocukların anne ve babalarına
güvendikleri gibi, dedi adam. Her ikisi de sessiz kaldı.
Elinize ağzınıza sağlık. Yalnız, Öteki Rüzgar'dan önce Yerdeniz Öyküleri'ni ele almanızı önermek isterim. Bir çeşit buçuk kitap o çünkü :)
YanıtlaSil