1 Temmuz 2016 Cuma

Tehanu ~ 29 Haziran 2016

Ursula yazıyor, hem de mükemmel yazıyor. Yerdeniz serisinin ilk üç kitabından sonra uzun bir ara vererek neleri biriktirdiyse, Tehanu’da hepsini bize sunuyor. Hem de nasıl bir sunuştur. Ursula Atölyemiz’in dördüncü kitabı için toplanmayı sabırsızlıkla bekledik. Hepimiz yine çok heyecanlıydık.

Serinin bu kitabında her şeyi açık ve net olarak ortaya koyuyordu, Ursula. Yaşlanmak, yaşlanmayı kabul etmek üzerine odaklanılan kitapta, çağrışımlar sembollerden daha da arıtılmıştı, belki de bu yakınlık kitabı çok daha sevmemize neden oldu.

Serinin ilk üç kitabında Ged’in maceralarında yanında olan tüm karakterler bu kitapta bir araya geliyor ve sizi Therru adında kendi annesi, babası ve yakınları tarafından en ağır şekilde cezalandırılan yanmış, tecavüze uğramış ve ölüme terkedilmiş küçük bir kızın hayata tekrar tutunması noktasında farklı sorgulamalara sürüklüyor. Ne yazık ki “cezayı haketmiştir” kabullenişi üzerinden, küçücük bir kızdan toplumun korkması kitap boyunca sizi mutlaka rahatsız edecektir.

Ged’in tüm güçlerini kaybetmesi sonucunda, negatif eril olarak çocuklaşması, bundan hayıflanması, bunu kabullenememesi yaşlılık ile ilgili en temel duyguları ortaya seriyordu. Ged’in gücün zirvesini gördükten sonra, en iyi şekilde yaşadıktan sonra bu şekilde bir düşüşte daha olgun olması bekleniyor. Peki, olabiliyor mu? Spoiler vermeyelim, okumak isteyenleri üzmeyelim.

Tenar ise Ged’in aksine kendi gelişimi ile tamamen barışmış, içinde herhangi bir pişmanlık olmadan hayatındaki Arha-Tenar-Goha-Tenar dönüşümünü kabullenmiş durumdadır. Arha, karanlıktan aydınlığa çıkış yolunu nasıl bulmuş ve karanlık yanını kabullenmişse, yutulmuş olmaktan halkayı birleştiren Tenar olmuştur. Ogion’un öğretilerini bırakmayı seçerek, Goha olarak bir çiftçinin eşi ve iki çocuk annesi olmayı tercih edebilmiştir. Bu kitapta ise Tenar aynı şekilde içindeki ateşi yönetmeyi öğrenerek, kendi ailesinin ölümünü istediği Therru’yu yanına almakta tereddüt etmemiştir. Tenar’ın, ateşini de kabullenerek, ruhu ile barışmayı büyük bir teslimiyet ile gerçekleştirebilmesi kadının gücünü açıkça ortaya koyuyor. Geriye dönüp baktığında ise yaptıklarından ve seçimlerinden asla hayıflanmadığı, aksine kendi içindeki tüm kadınlarla barışık olduğu açıkça görülmektedir. Küçük bir spoileri de buraya yerleştirelim. Atuan Mezarları’nda beklediğimiz Tenar-Ged ilişkisi için tüm sorulara cevaplar da bu kitapta ;). 
           
Kitapta en çok tartıştığımız nokta Ged’in ve Kral’ın Tenar için kurtarıcı rollerde olmalarıydı. Kurtarıcılıkta bir himaye mi söz konusu olduğu üzerinde müthiş fikirler savunuldu. Erkeklerin kadın üzerinde bu kurtarıcı rolleri ile himaye altına almaları dolayısıyla kadın üzerinde baskıları, Tehanu’da himaye boyutuna taşınmadan bir uzlaşma ile son buluyor. Tehanu başı sıkıştığında ona yardım eden erkekler ile kalmak yerine kendi yoluna gidiyor, bir an bile bir tereddüde ya da şüpheye yer vermeden...

Bu noktadan sonra; kadının kendi gücüne rağmen, kendini bilerek aşağıya çekişi üzerine odaklandık. Kadın, kendi gücünü tabiri caizse kendi içine tıktıkça, negatif dişi özellikleri ortaya çıkıyor. Kıskançlık, sinsilik ve laf sokmalar ise bu şekilde ortaya çıkıyor. Bu belki de “güçsüzlerin meşru gücünü” kullanmak olarak özetlenebilir.

Gelişim, değişim, içimizdeki farklı benlerle barışmak ve denge kurmak üzerine odaklandığımızda dengenin tanımı üzerine odaklanıyoruz. Denge, normal olmak değildir, normal nedir, neden normal olmak zorundayız ki? Hepimizin yarım yanları var, tam olmadığımız için yarım yanlarımızı yüceltme peşinde koşuyoruz, ne yazık ki yarımlarımızı kucaklamak yetmiyor bize, öylece kabul etmek, evet ben buyum demek.  
  
Serinin her kitabında daha da tat alıyoruz. Belki o yüzden çoğumuzun serideki en çok sevdiği kitap şu an için Tehanu. Öteki Rüzgar’ı okuyunca ne hissedeceğiz? Hepimiz sabırsızlıkla cevaplarımızı bekliyoruz…


Tehanu’da Altını Çizdiklerimiz:

Sayfa 11. "Şimdi," dedi, "sen bir kozasın. Sabah olunca bir kelebek olup kozanı çatlatıp çıkacaksın."

Sayfa 34. Büyücülük bir erkek işiydi, bir erkek ustalığı; büyü erkekler tarafından yaratılmıştı. Hiç kadın büyücü olmamıştı. Birkaç kadın kendisine büyücü veya sihirbaz dese de güçleri terbiye edilmemiş, kuvvetleri de yarı önemsiz, yarı tehlikeli, sanattan veya bilgiden yoksun olmuştu.

Sayfa 67. Evet. Sen git, dedi adam ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. Zorunluluklar: Birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi Önce biri sonra diğeri, bu harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge sağlanmazsa...

Sayfa 70. "Ölümden geri gelmek uzun bir yolculuk olsa gerek bir ejderhanın sırtında olsa bile. Zaman gereklidir. Zaman ve sükûnet, sessizlik, hareketsizlik. İncindin. İyileşeceksin."

Sayfa 82. Fakat öyle olduğu halde onun utancını ve utancından duyduğu ıstırabı anlamadığını hissetti. Belki de sadece bir erkek böyle hissedebilirdi. Kadınlar utanca alışırlardı.

Sayfa 93. "Neden bu kadar korktuğunu bilmiyorum," dedi. "Şey, biraz biliyorum ama neden bu kadar utanç duyduğunu anlayamıyorum. Yalnız, ölmüş olmayı dilediğini biliyorum. Yaşam denen şeyden anladığımın, insanın yapması gereken işi yapması, bunu yapabilmesi demek olduğunu biliyorum. Bütün kıvanç, bütün şeref, her şey bu. Eğer işini yapamazsan, bu ellerinden alınırsa, o zaman neyin faydası olur? Bir şeylere sahip olmak zorundasın... "
Yosun bunları irfan sözleriymişçesine dinleyerek başıyla onayladı, ama kısa bir sessizlikten sonra, "Yaşlı başlı bir adamın on beş yaşında bir oğlan çocuğuna dönmesi tuhaf bir şey olsa gerek! "dedi.

Sayfa 131. Bir barbar; onların intizamı karşısında kaba. Fakat artık genç bir kız olmadığı için dehşete düşmedi, sadece erkeklerin kendi dünyalarını nasıl böyle bir maskeler dansı düzenine soktuğunu ve bir kadının da bu düzende nasıl bu kadar rahatlıkla dans edebildiğini merak etti.

Sayfa 133. Genç adam azap çekmenin ne demek olduğunu öğrendiğini zannediyordu, ama tekrar tekrar öğrenecekti bunu, bütün yaşamı boyunca; hiçbirini de unutmayacaktı.

Sayfa 174. Sanki bütün hayatımız boyunca kapıları kilitleyip duruyor gibiyiz. Yaşadığımız yer evin içi.

Sayfa 179. “Benim sözlerimi dinliyor ama sadece kendisi öyle istediği için.”
"Söz dinlemenin tek haklı sebebi de budur zaten”, diye düşüncesini belirtti Ged.

Sayfa 181. Ne silah, ne de kadındır erkeği erkek yapan ne de büyücülük, ne de herhangi bir güç; kendinden başka hiçbir şey bunu yapamaz.

Sayfa 188. Çünkü kıymetlisiniz.

A, evet. Biz değerliyiz. Güçsüz olduğumuz sürece...
……
Şeref benimdi, ama bir erkek tarafından, Tanrı-kral tarafından verilen güç ondaydı.
……
“Erkekler kadınlardan neden korkar” dedi.
“Eğer bir insanın kuvveti sadece bir diğerinin zayıflığıysa, korku içinde yaşar”, dedi Ged.
“Evet; ama kadınlar, sanki güçlerinden korkuyor, kendilerinden korkuyorlar.”
“Kendilerine güvenmeleri hiç öğretiliyor mu onlara?”, diye sordu Ged.
“Hayır”, dedi. "Güven bize öğretilen bir şey değil. Eğer güç, güven olsaydı”, dedi kadın. "Bu sözü seviyorum. Eğer mesele bu birbiri üstündeki düzenlemeler olmasaydı, krallar ve ustalar ve büyücüler ve sahipler… Bunların hepsi çok gereksiz görünüyor. Gerçek güç, gerçek özgürlük güvende yatar, zorlamada değil."

Çocukların anne ve babalarına güvendikleri gibi, dedi adam. Her ikisi de sessiz kaldı.

1 yorum:

  1. Elinize ağzınıza sağlık. Yalnız, Öteki Rüzgar'dan önce Yerdeniz Öyküleri'ni ele almanızı önermek isterim. Bir çeşit buçuk kitap o çünkü :)

    YanıtlaSil

Yorum: