Toplandık, toplanmasında da bir
türlü yazamadım. Elbette notlar alındı, toplantıda sıkıca tutunup kitaba
tartıştık amma velakin 15 Temmuz ile birlikte bir anda hayatımızın akışı durdu.
Kilitlendik ve bekledik...
Yeni toplantı yaklaşınca bir an
önce yazmak gerekti Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı, bize göre en küçük
“Tutunamayan”ı. Salinger’ın yalın bir anlatım ile kurguladığı kitabı birçok
okuma listesinde mutlaka okunmalılar arasında yer almaktadır.
Kitabımızın kahramanı Holden, her ne kadar
ergen yaşı ile karşımıza çıksa da kardeşini erken kaybetmenin verdiği travma
ile gerçekler ile yüzleşmiş ve hiç beklenmedik bir şekilde büyüyerek karşımıza
çıkmıştı. Kitabı ilk tartışmaya başladığımız nokta aslında bu bir erkeğin
ergenlik dönemini mi anlattığına yönelikti. Hayır, Holden çoktan bu süreci
arkada bırakmıştı belki de gerçekçi tutumu, ölümü erken tanıması, onun bu
dönemi teğet geçmesine neden olmuştu. Kendi yaşıtlarına göre ergenliğin
gerektirdiği “kız, cinsellik ve maddiyat” üçgeninden sıyrılmış, ergenliğe karşı
bile bir duruşu oluşu takdirimizi kazandı. Holden’ın insanların sahteliğine,
samimiyetsizliğine, din üzerinden yapılan yanlış safsatalara karşı duyduğu öfkesine
rağmen, bizde bıraktığı his iyi niyetli, cömert ve duygusal bir dünyası olmasıydı.
Kendini yargılarken de bu öfkesi oldukça hissediliyordu. Her ne kadar insanlara
olan kızgınlığı, nasihatleri kulak arkası etmesi kitap boyunca Holden
tarafından ifade edilse de hocalarını ziyaret edebilmesi aslında onun ne kadar
hatırşinas biri olduğunu ortaya koyuyordu. Rahibelerin mütevazı yaşantısını
gıpta ile anlatılan bölümde bizi oldukça etkilemiştir.
Holden’ın annesinin ve
babasının çocuğun hayatından ne kadar uzak olduğu, eve girdiğinde tüm
yalnızlığına ve ölüme olan tutkusuna rağmen onlara sığınamayışı üzücü bir
noktaydı. Sanki o gece eve girdiğinde annesine sarılabilse her şey düzelecekmiş
gibi gelmişti bizlere. Diğer küçük kardeşe olan düşkünlüğü bir o derece
yalnızlığın dibine vurmuşluğu sarsıcıydı.
Üzerinde durduğumuz son nokta ise
Holden’ın kendi hikâyesini hangi poliklinikte anlattığı idi: Psikiyatri mi
yoksa zatürre mi?
Kitap ile ilgili ilginç detaylara
gelecek olursak, ilk olarak dilimize “Gönülçelen” adıyla çevrilmiş. John
Lennon’u vurarak ölümüne sebep olan Mark David Chapman’ın tutuklandığı
sırada Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı okuyor olduğuna bir de biz burada
değinelim. Ronald Reagan’a suikast düzenlemeyi deneyen John Hinckley Jr.’ın
oturma odasında da Çavdar Tarlasında Çocuklar bulunmuştu. Kitapta “mutluluk”
sadece 2 yerde geçerken, “Allah’ın cezası” 245 defa kullanılması bizlerin de
dikkatini çekmişti.
Kitap, bizler tarafından edebi
bir eser olmasından ziyade çok gerçekçi ve insancıl olması ile okunmaya değer
bulundu. Bağıra bağıra değil de oldukça naif bir yaklaşımla kurgunun sunulması
kitap bittiğinde belki sizin de yüzünüzde buruk bir gülümsemeye sebep olabilir.
Kesinlikle bir farkındalık yaratacak güce sahip ki bu nedenle vakti zamanında
en çok okunması tavsiye edilen kitap iken en çok sansürlenen kitap da boşuna
olmamıştır diyoruz ;).
Altını çizdiğimiz cümleler mi?
Son cümleye ne dersiniz?
“Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz
sonra.”
"Psikiyatri mi yoksa zatürre mi?" BU kısmını hiç hatırlamıyorum kitabın, yıllar önce okumuştum ben de. Merak ettim, ilk fırsatta bakayım. Güzel kitap; güzel bir tanıtım olmuş.
YanıtlaSilSelamlar,