3 Ağustos 2016 Çarşamba

Çavdar Tarlasında Çocuklar ~ 13 Temmuz 2016


Toplandık, toplanmasında da bir türlü yazamadım. Elbette notlar alındı, toplantıda sıkıca tutunup kitaba tartıştık amma velakin 15 Temmuz ile birlikte bir anda hayatımızın akışı durdu. Kilitlendik ve bekledik...

Yeni toplantı yaklaşınca bir an önce yazmak gerekti Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı, bize göre en küçük “Tutunamayan”ı. Salinger’ın yalın bir anlatım ile kurguladığı kitabı birçok okuma listesinde mutlaka okunmalılar arasında yer almaktadır.

 Kitabımızın kahramanı Holden, her ne kadar ergen yaşı ile karşımıza çıksa da kardeşini erken kaybetmenin verdiği travma ile gerçekler ile yüzleşmiş ve hiç beklenmedik bir şekilde büyüyerek karşımıza çıkmıştı. Kitabı ilk tartışmaya başladığımız nokta aslında bu bir erkeğin ergenlik dönemini mi anlattığına yönelikti. Hayır, Holden çoktan bu süreci arkada bırakmıştı belki de gerçekçi tutumu, ölümü erken tanıması, onun bu dönemi teğet geçmesine neden olmuştu. Kendi yaşıtlarına göre ergenliğin gerektirdiği “kız, cinsellik ve maddiyat” üçgeninden sıyrılmış, ergenliğe karşı bile bir duruşu oluşu takdirimizi kazandı. Holden’ın insanların sahteliğine, samimiyetsizliğine, din üzerinden yapılan yanlış safsatalara karşı duyduğu öfkesine rağmen, bizde bıraktığı his iyi niyetli, cömert ve duygusal bir dünyası olmasıydı. Kendini yargılarken de bu öfkesi oldukça hissediliyordu. Her ne kadar insanlara olan kızgınlığı, nasihatleri kulak arkası etmesi kitap boyunca Holden tarafından ifade edilse de hocalarını ziyaret edebilmesi aslında onun ne kadar hatırşinas biri olduğunu ortaya koyuyordu. Rahibelerin mütevazı yaşantısını gıpta ile anlatılan bölümde bizi oldukça etkilemiştir.

Holden’ın annesinin ve babasının çocuğun hayatından ne kadar uzak olduğu, eve girdiğinde tüm yalnızlığına ve ölüme olan tutkusuna rağmen onlara sığınamayışı üzücü bir noktaydı. Sanki o gece eve girdiğinde annesine sarılabilse her şey düzelecekmiş gibi gelmişti bizlere. Diğer küçük kardeşe olan düşkünlüğü bir o derece yalnızlığın dibine vurmuşluğu sarsıcıydı.

Üzerinde durduğumuz son nokta ise Holden’ın kendi hikâyesini hangi poliklinikte anlattığı idi: Psikiyatri mi yoksa zatürre mi?

Kitap ile ilgili ilginç detaylara gelecek olursak, ilk olarak dilimize “Gönülçelen” adıyla çevrilmiş. John Lennon’u vurarak ölümüne sebep olan Mark David Chapman’ın tutuklandığı sırada Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı okuyor olduğuna bir de biz burada değinelim. Ronald Reagan’a suikast düzenlemeyi deneyen John Hinckley Jr.’ın oturma odasında da Çavdar Tarlasında Çocuklar bulunmuştu. Kitapta “mutluluk” sadece 2 yerde geçerken, “Allah’ın cezası” 245 defa kullanılması bizlerin de dikkatini çekmişti.

Kitap, bizler tarafından edebi bir eser olmasından ziyade çok gerçekçi ve insancıl olması ile okunmaya değer bulundu. Bağıra bağıra değil de oldukça naif bir yaklaşımla kurgunun sunulması kitap bittiğinde belki sizin de yüzünüzde buruk bir gülümsemeye sebep olabilir. Kesinlikle bir farkındalık yaratacak güce sahip ki bu nedenle vakti zamanında en çok okunması tavsiye edilen kitap iken en çok sansürlenen kitap da boşuna olmamıştır diyoruz ;).

Altını çizdiğimiz cümleler mi?

Son cümleye ne dersiniz?

“Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.”


1 yorum:

  1. "Psikiyatri mi yoksa zatürre mi?" BU kısmını hiç hatırlamıyorum kitabın, yıllar önce okumuştum ben de. Merak ettim, ilk fırsatta bakayım. Güzel kitap; güzel bir tanıtım olmuş.
    Selamlar,

    YanıtlaSil

Yorum: