Uzun zamandır okumak istediğim
bir kitaptı Bülbülü Öldürmek. Nerde bir liste yayınlansa, hani vardır ya
mutlaka okunması gerekenler, son on yılın en çok satanları vs, mutlaka vardır
adı. Kulübümüzde uzun bir okuma listemiz vardır. Birimiz yeni kitap önerdikçe,
bu listeye eklenmesi oylanır ve çoğunluk tarafından kabul edilirse eklenir.
Bülbülü Öldürmek de bu listede olduğundan kulüp ile okumak için bekledim. Harper
Lee’nin hayatı boyunca yazdığı iki kitaptan biri. Diğerini de yazalım efendim,
Tespih Ağacının Gölgesinde. Lee, önce Tespih Ağacının Gölgesinde’yi yazmış ama
yayıncısı ondan Scout’un çocukluğunu yazmasını istediğinde ise Bülbülü Öldürmek
ortaya çıkmış. Yazara büyük bir servet kazandırmış bu kitap. Belki o yüzden de
2015’e kadar ikinci kitabı yayınlanmadı.
Gelelim Bülbülü Öldürmek’e.
Kulüpçe okuduğumuz, Sabahattin Ali’nin kült kitabı Kürk Mantolu Madonna için
büyük saygısızlık ve gafın yapıldığı o müthiş günlere geldi kitabımızı tartışmak.
Elbette Bülbülü Öldürmek merhum Azer Bülbül’ün ölümü ya da otobiyografisi ile
ilgili değildi (Alıntı: Arzu K.).
Çocuk dilinden oldukça sade bir
dil ile anlatılmış olan romanın baş karakteri Scout adında altılı yaşlarında
bir kız. Amerika’nın henüz kadın-erkek eşitliği üzerine yasaları çıkmadan,
ırkçılığın yoğun olarak yaşandığı, onlara da henüz beyazlara verilen haklar
verilmeden önceki bir dönem anlatılıyor. Kitap akıcıydı. Rus Edebiyatı’ndan
sonra kulüpteki edebiyat canavarlarına - kesinlikle benle karıştırmayın, ben
daha onların çekirgesiyim – kitap basit ve şaşırtıcı değil olarak gelmiş. Naif
bir anlatım hepimizin hoşuna gitti ancak canavarlarımız diyor ki klasik
Amerikan Edebiyatı işte, ben onların sözcüsüyüm ben demiyorum. Bunu da küçüklüğümüzde
Pazar sabahları izlediğimiz siyah-beyaz Amerikan filmlerine, Amerikan dizilerine
neden olduğunu düşündük ya da düşündürüldük. Aslında Rus Edebiyatı ile Amerikan Edebiyatı karşılaştırıldığında,
milletlerin yaşam şekillerinde farklılıklar belki de bunu yaratıyor. Amerikan
edebiyatı için neler mi dendi? Evler aynı, tasvirler aynı, insanlar aynı, hatta
mahkemeler bile. Mahkeme mi nerden çıktı?
Konuya daha değinmemişim bile.
Scout ve Jem’in babaları Atticus yargıcın ona verdiği bir görev ile Tom
Robinson adında bir zenciyi tecavüz suçundan savunmak zorundadır. Bu süreç
mahalle baskısı, aile baskısı ve toplum baskısı açısından ele alınırken, yine
insanların ne kadar acımasız olduklarını açıkça görüyoruz kitapta. Erişkinler
ile ilgili sorunlarda çocukları da işe karıştırmaktan geri kalmayışımız cabası.
Geleneksel bir aile yapısı olan Atticus’un sergilediği ebeveyn modeli hepimizi
büyüledi. Ne yazık ki kulüpte bir Atticus yok, ama hepimiz Atticus kadar
beyefendi bir insana, annesiz çocuk büyütebilen bir baba figürüne hayran
kaldık. Ben bir adet alabilirim varsa, hatta ;).
Atticus kitabın bir çok bölümünde
harika iş çıkarıyor. Birkaç sahne paylaşayım, merak edip okumak isteyen olur ya
da kitabı hatırlamak isteyen. Hapishanenin önünde çocuklarına sessiz olmaları için
uyarırken, Tom Robinson içerde uyuyor, onu rahatsız etmeyelim demesi gibi.
Mahkemede cama doğru yürüyüp, gömleğinin düğmelerini açması, kravatını çözmesi
gibi. Atticus’un çocuklarına örnek olmak adına vicdanını her olayda ön plana
çıkarması gibi. Söylemleri ile değil davranışları ile örnek olması. Atticus’un
anlamı da klasik, elegant (Filiz araştırmış bunu da efendim) demekmiş. Cuk
oturmuş diyelim, tabir-i caizse. Atticus anlatılmaz okunur, okuyun efendim :).
Kitapta küçük detaylar ile gizli
bir çok heyecan verilmiş. Bunlar da kitabın bir şekilde sürükleyici olmasını
sağlıyor, böylece de kolay okunuyor. Aslına baktığımızda Scout’tan çok olgun
şeyler de duyuyoruz, fakat bunların hiç biri bizde “ya bu kadarcık çocuk bunu
nasıl düşünmüş?” hissini uyandırmıyor. Aksine çoğu noktada bir insan ya da olay
için öznel yaklaştığımızda çoğumuzun kötü diyebileceğimiz şeylere bile net ve
açık olarak kötü olduğu vurgulanmıyor kitapta. Burası kötü-iyi ayırımı tamamen
okuyucuya bırakılmış. Okuyucu ne hissederse odur. Çocuklar acımasız olur denir
ama ne de olsa Atticus büyütüyor Jem ile Scout’u. Onlar da babası kadar zarif
çocuklar.
Kitapta çokça karakter var. Öcü
Radley, Alexandra Hala, Calpurnia, Bayan Dubose, Dill, Cunninghamlar, Bayan
Maudie ve tütün çiğneyen Yargıç Taylor benim aklımda kalanlar. Kitaptaki her
karakteri rahatlıkla canlandırabilirsiniz gözünüzde, gayet güzel anlatılmışlar.
Sonra isterseniz siyah-beyaz filmini de izleyebilirsiniz. Yanılmadığınız
göreceksiniz.
Ve bir rica… İster filmi izleyin,
isterseniz kitabı okuyun ama asla bir kitabı okumadan okudum diyerek yalan
söylemeyelim lütfen. Yazara, okuyuculara, esere ve her şeyden öte kendimize
saygısızlık.
Kitap okumak güzeldir, birlikte
okumak daha da güzel… Nice güzelliklere o zaman.
Bülbülü Öldürmek’ten Altını Çizdiklerimiz:
Kitabın şu an SEL yayınevinden
baskısı var. Elektronik ortamdan okuyan arkadaşlarımızdan Oda yayınevinin
baskısının çeviri olarak daha güzel olduğunu öğreniyoruz. Baskısı yok Oda’dan
ama sahaflardan bulursanız, ondan okumanızı biz kulüp olarak tavsiye ederiz ;).
Sayfa 78: Atticus bana, sıfatları kaldırırsan geriye gerçekler
kalır demişti.
Sayfa 135: “E, pek çok kişi kendilerinin haklı olduğunu, senin
yanıldığını düşünüyor.”
“Tabii bunu düşünmeye hakları
var, düşüncelerine saygı gösterilmesini istemekte de haklılar,” dedi Atticus,
“ama başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme
bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olamayan tek şey vicdanıdır.”
Sayfa 137: Ahh, ama yeteneğinizi kusursuz hale getirmek için
çalışmanız gerekir.
….
“Aklı başında hiç kimse yeteneği
var diye gururlanmaz,” dedi Bayan Maudie.
Sayfa 143: Onunla ilgili bir gerçeği görmeni istiyordum, gerçek
cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir
adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her
ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.
Sayfa 159: Bildiğin her şeyi söylemek zorunda değilsin. Kibar bir
bayana yakışmaz – ayrıca, insanlar kendilerinden daha çok şey bilen birini
çevrelerinde görmekten hoşlanmazlar. Sinirlenirler. Doğru konuşarak onları
değiştiremezsin, kendileri öğrenmek istemeliler, onlar öğrenmek istemiyorlarsa
bir şey yapamazsın, ya çeneni kapar ya da onlar gibi konuşursun.
Sayfa 220: İnsanlar genelde neyi görmek istiyorlarsa onu görür,
neyi duymak istiyorlarsa onu duyar, çocuklarının böyle bir şeyle karşı karşıya
gelmesini isteme hakkına sahiptirler ama bir konuyu iyi bilmiş olun: Ya
gördüklerinize sessizce bakar ve dinlersiniz ya da bu salonu terk edersiniz ama
hepiniz bu hararetli halinizle karşıma hakaret davasıyla çıkmadan önce buradan
bir yere gidemezsiniz.
Sayfa 221: Çapraz sorgulamada bir tanığa asla ama asla yanıtını
zaten bilmediğiniz bir soru sormayın.
Sayfa 274: Ortalıkta silah bulundurmak, başkalarının seni vurmasına
davetiye çıkarmak anlamına gelir.
Sayfa 282: “Atticus’un dediğine göre insan arkadaşlarını seçer ama
ailesini seçemezmiş, aileni kabul etsen de etmesen de onlar senin akrabandır,
kabul etmediğin zaman aptal durumuna düşersin.”
Sayfa 286: Yalnızca tek bir tür insan varsa, o zaman neden hiç
geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak
birbirlerini aşağılıyorlar?
Sayfa 357: İnsanların çoğu iyidir, Scout, yeter ki sen onları bir
gün gör.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum: