24 Ekim 2016 Pazartesi

Bülbülü Öldürmek ~ 19 Ekim 2016

Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı Bülbülü Öldürmek. Nerde bir liste yayınlansa, hani vardır ya mutlaka okunması gerekenler, son on yılın en çok satanları vs, mutlaka vardır adı. Kulübümüzde uzun bir okuma listemiz vardır. Birimiz yeni kitap önerdikçe, bu listeye eklenmesi oylanır ve çoğunluk tarafından kabul edilirse eklenir. Bülbülü Öldürmek de bu listede olduğundan kulüp ile okumak için bekledim. Harper Lee’nin hayatı boyunca yazdığı iki kitaptan biri. Diğerini de yazalım efendim, Tespih Ağacının Gölgesinde. Lee, önce Tespih Ağacının Gölgesinde’yi yazmış ama yayıncısı ondan Scout’un çocukluğunu yazmasını istediğinde ise Bülbülü Öldürmek ortaya çıkmış. Yazara büyük bir servet kazandırmış bu kitap. Belki o yüzden de 2015’e kadar ikinci kitabı yayınlanmadı.

Gelelim Bülbülü Öldürmek’e. Kulüpçe okuduğumuz, Sabahattin Ali’nin kült kitabı Kürk Mantolu Madonna için büyük saygısızlık ve gafın yapıldığı o müthiş günlere geldi kitabımızı tartışmak. Elbette Bülbülü Öldürmek merhum Azer Bülbül’ün ölümü ya da otobiyografisi ile ilgili değildi (Alıntı: Arzu K.).

Çocuk dilinden oldukça sade bir dil ile anlatılmış olan romanın baş karakteri Scout adında altılı yaşlarında bir kız. Amerika’nın henüz kadın-erkek eşitliği üzerine yasaları çıkmadan, ırkçılığın yoğun olarak yaşandığı, onlara da henüz beyazlara verilen haklar verilmeden önceki bir dönem anlatılıyor. Kitap akıcıydı. Rus Edebiyatı’ndan sonra kulüpteki edebiyat canavarlarına - kesinlikle benle karıştırmayın, ben daha onların çekirgesiyim – kitap basit ve şaşırtıcı değil olarak gelmiş. Naif bir anlatım hepimizin hoşuna gitti ancak canavarlarımız diyor ki klasik Amerikan Edebiyatı işte, ben onların sözcüsüyüm ben demiyorum. Bunu da küçüklüğümüzde Pazar sabahları izlediğimiz siyah-beyaz Amerikan filmlerine, Amerikan dizilerine neden olduğunu düşündük ya da düşündürüldük. Aslında Rus Edebiyatı ile  Amerikan Edebiyatı karşılaştırıldığında, milletlerin yaşam şekillerinde farklılıklar belki de bunu yaratıyor. Amerikan edebiyatı için neler mi dendi? Evler aynı, tasvirler aynı, insanlar aynı, hatta mahkemeler bile. Mahkeme mi nerden çıktı?

Konuya daha değinmemişim bile. Scout ve Jem’in babaları Atticus yargıcın ona verdiği bir görev ile Tom Robinson adında bir zenciyi tecavüz suçundan savunmak zorundadır. Bu süreç mahalle baskısı, aile baskısı ve toplum baskısı açısından ele alınırken, yine insanların ne kadar acımasız olduklarını açıkça görüyoruz kitapta. Erişkinler ile ilgili sorunlarda çocukları da işe karıştırmaktan geri kalmayışımız cabası. Geleneksel bir aile yapısı olan Atticus’un sergilediği ebeveyn modeli hepimizi büyüledi. Ne yazık ki kulüpte bir Atticus yok, ama hepimiz Atticus kadar beyefendi bir insana, annesiz çocuk büyütebilen bir baba figürüne hayran kaldık. Ben bir adet alabilirim varsa, hatta ;).

Atticus kitabın bir çok bölümünde harika iş çıkarıyor. Birkaç sahne paylaşayım, merak edip okumak isteyen olur ya da kitabı hatırlamak isteyen. Hapishanenin önünde çocuklarına sessiz olmaları için uyarırken, Tom Robinson içerde uyuyor, onu rahatsız etmeyelim demesi gibi. Mahkemede cama doğru yürüyüp, gömleğinin düğmelerini açması, kravatını çözmesi gibi. Atticus’un çocuklarına örnek olmak adına vicdanını her olayda ön plana çıkarması gibi. Söylemleri ile değil davranışları ile örnek olması. Atticus’un anlamı da klasik, elegant (Filiz araştırmış bunu da efendim) demekmiş. Cuk oturmuş diyelim, tabir-i caizse. Atticus anlatılmaz okunur, okuyun efendim :).

Kitapta küçük detaylar ile gizli bir çok heyecan verilmiş. Bunlar da kitabın bir şekilde sürükleyici olmasını sağlıyor, böylece de kolay okunuyor. Aslına baktığımızda Scout’tan çok olgun şeyler de duyuyoruz, fakat bunların hiç biri bizde “ya bu kadarcık çocuk bunu nasıl düşünmüş?” hissini uyandırmıyor. Aksine çoğu noktada bir insan ya da olay için öznel yaklaştığımızda çoğumuzun kötü diyebileceğimiz şeylere bile net ve açık olarak kötü olduğu vurgulanmıyor kitapta. Burası kötü-iyi ayırımı tamamen okuyucuya bırakılmış. Okuyucu ne hissederse odur. Çocuklar acımasız olur denir ama ne de olsa Atticus büyütüyor Jem ile Scout’u. Onlar da babası kadar zarif çocuklar.

Kitapta çokça karakter var. Öcü Radley, Alexandra Hala, Calpurnia, Bayan Dubose, Dill, Cunninghamlar, Bayan Maudie ve tütün çiğneyen Yargıç Taylor benim aklımda kalanlar. Kitaptaki her karakteri rahatlıkla canlandırabilirsiniz gözünüzde, gayet güzel anlatılmışlar. Sonra isterseniz siyah-beyaz filmini de izleyebilirsiniz. Yanılmadığınız göreceksiniz.

Ve bir rica… İster filmi izleyin, isterseniz kitabı okuyun ama asla bir kitabı okumadan okudum diyerek yalan söylemeyelim lütfen. Yazara, okuyuculara, esere ve her şeyden öte kendimize saygısızlık.

Kitap okumak güzeldir, birlikte okumak daha da güzel… Nice güzelliklere o zaman.



Bülbülü Öldürmek’ten Altını Çizdiklerimiz:

Kitabın şu an SEL yayınevinden baskısı var. Elektronik ortamdan okuyan arkadaşlarımızdan Oda yayınevinin baskısının çeviri olarak daha güzel olduğunu öğreniyoruz. Baskısı yok Oda’dan ama sahaflardan bulursanız, ondan okumanızı biz kulüp olarak tavsiye ederiz ;).

Sayfa 78: Atticus bana, sıfatları kaldırırsan geriye gerçekler kalır demişti.

Sayfa 135: “E, pek çok kişi kendilerinin haklı olduğunu, senin yanıldığını düşünüyor.”
“Tabii bunu düşünmeye hakları var, düşüncelerine saygı gösterilmesini istemekte de haklılar,” dedi Atticus, “ama başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olamayan tek şey vicdanıdır.”

Sayfa 137: Ahh, ama yeteneğinizi kusursuz hale getirmek için çalışmanız gerekir.
….
“Aklı başında hiç kimse yeteneği var diye gururlanmaz,” dedi Bayan Maudie.

Sayfa 143: Onunla ilgili bir gerçeği görmeni istiyordum, gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.

Sayfa 159: Bildiğin her şeyi söylemek zorunda değilsin. Kibar bir bayana yakışmaz – ayrıca, insanlar kendilerinden daha çok şey bilen birini çevrelerinde görmekten hoşlanmazlar. Sinirlenirler. Doğru konuşarak onları değiştiremezsin, kendileri öğrenmek istemeliler, onlar öğrenmek istemiyorlarsa bir şey yapamazsın, ya çeneni kapar ya da onlar gibi konuşursun.

Sayfa 220: İnsanlar genelde neyi görmek istiyorlarsa onu görür, neyi duymak istiyorlarsa onu duyar, çocuklarının böyle bir şeyle karşı karşıya gelmesini isteme hakkına sahiptirler ama bir konuyu iyi bilmiş olun: Ya gördüklerinize sessizce bakar ve dinlersiniz ya da bu salonu terk edersiniz ama hepiniz bu hararetli halinizle karşıma hakaret davasıyla çıkmadan önce buradan bir yere gidemezsiniz.

Sayfa 221: Çapraz sorgulamada bir tanığa asla ama asla yanıtını zaten bilmediğiniz bir soru sormayın.

Sayfa 274: Ortalıkta silah bulundurmak, başkalarının seni vurmasına davetiye çıkarmak anlamına gelir.

Sayfa 282: “Atticus’un dediğine göre insan arkadaşlarını seçer ama ailesini seçemezmiş, aileni kabul etsen de etmesen de onlar senin akrabandır, kabul etmediğin zaman aptal durumuna düşersin.”

Sayfa 286: Yalnızca tek bir tür insan varsa, o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?


Sayfa 357: İnsanların çoğu iyidir, Scout, yeter ki sen onları bir gün gör.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum: