Şubat
ayında yeniden bir Türk kadın yazarımız ile birlikteydik. Sevgi Soysal, sıra
dışı olarak tanımlanan hayatı, tercihleri ve kısacık ömrüne sığdırdığı güçlü
duruşu ve cesaret dolu yazarlığı ile ilgiyi hak eden bir yazar. Tezer Özlü’ye
benzettiğimiz yanları özellikle dikkat çekiciydi, sadece biz değil, birçok
eleştirmen ikisini karşılaştırmaktan kendilerini alıkoyamamışlar. Yaşamları mı
birbirine benziyordu yoksa erken yaşta gelen ölümleri mi bilinmez ama Sevgi
Soysal büyük bir yaşam sevinci ile umutla yazarken, Tezer Özlü’de ise depresif
ve karamsar bir anlatım onları ayıran en belirgin özellik olmalı. Sonuca
baktığımızda ise her ikisi de acılarını bizlere aktarmakta gayet başarılıydı.
Tante
Rosa, Sevgi Soysal’ın özellikle gazetede yayımlanmak üzere yazdığı hikayelerin
bir araya getirilmesi ile ortaya çıkan bir eser. Hikayelerinin kahramanı olan
Tante Rosa, biraz teyzesinin hayatından biraz anneannesinin hayatından
alıntılar ile kurgulanmıştır. Kadınların hayatta sahip olmaları gereken bir
duruş betimlemesidir. Tante Rosa, yazıldığı dönemde o bilinen Anadolu
edebiyatından ayrılmış ve Batı’ya hayranlığın hissedildiği bir kitap olarak
eleştirilmiş. Sevgi Soysal’ın Batılı bir hayatı anlatıyor olması neden eleştiri
nedeni olmuş anlayamadık, ne de olsa annesi ve annesinin ailesi Alman’dır.
Kitabı okuduğunuzda, erkek egemenliğini yerle eden bir Tante Rosa ile tanışmış
olacaksınız.
Sevgi
Soysal’ın muzip bir yazı dili ve ironiler ile ördüğü bu öykülerin yazıldığı
1950’de bu dili ve tarzı kullanabilmesi de kendisinin güçlülüğünü ortaya
koyuyor. Tante Rosa’da üzerinde uzunca konuştuğumuz öykülerden biri de üç
çocuğunu bırakıp gittiği hikayeydi. Zor mudur bir kadının, anne olarak
çocuklarını bırakıp gitmesi? Bence zordu. Zor olmasının nedeni bize verilen
öğretiler, gelenekler mi yoksa bizim seçimlerimiz midir? Üzerinde uzunca bir
süre konuştuk. Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa
Tarihi adlı kitabını okuyanlar hatırlayacaklar mıdır bilinmez, bir deli çocuk
vardır, onun Sevgi Soysal’ın oğlundan esinlendiği iddia edilirmiş.
Her
seçimin bir vazgeçiş olması, kolay olup olmadığı düşünülmeden sadece istediği
için seçim yapması ve sonucu ne olursa olsun hayatı sevmek, sevebilmek her
öyküde size aktarılıyor. Düşmeyi, düşmenin güzelliğinin kalkabilmek olduğunu
yüreğinizde hissedeceksiniz. Sevgi Soysal’ın kullandığı Papağan imgesi ise, bizce,
hayatının rengârenk, canlı yönünün bir simgesi. Tante Rosa’nın o papağanı almak
için gayreti sizde de umutlu bir gülümseme hissi bırakacaktır.
Peki
ya girişimcilik ruhuna ne demeli? Yaşamak için gerekli olan maddi olanakları
sağlamak için azmi, birçok hikayede karşımıza çıkıyordu. Kocasını gömdüğü
mezarlıkta bile düşünmeyi muhakeme yapmayı durduramıyordu. Yaratıcı yönü
kesinlikle takdir edilmelidir. Bu arada Tante Rosa’nın kendine “I Love you,
Tante Rosa!” diyecek güçte olması da alkışlanmalıdır.
Tante
Rosa, içinde hep bir çocuk yaşatıyor. Bilinen Prens-Prenses kavramlarının boşluğunu
erkenden fark ediyor ve bu farkındalık onun seçimlerini yönlendiriyor. Tante
Rosa’da aslında bir kadın farkındalığının –ki bu sizin gözünüze gözünüze
sokulmadan, naif bir şekilde yapılıyor – ötesinde bir insani yön barındırıyor.
Sol memesi belki kalbini simgeliyor, onunla kırık camı kapaması dışarıdaki
hayata ve insanlara olan sevgisinin sembolü olabilir.
Tante
Rosa’da hayatın ta kendisini bulacaksınız, abartılardan uzak, sakin, duru ve
net. Tante Rosa için belki de söylenecek en güzel söz:
“Kimseden
bir şey öğrenmemiş, kimseye bir şey öğretememiştir…”
Tante
Rosa’dan Altını Çizdiklerimiz:
Sayfa
27: Evin kişiden ayrı, yıkılabilir bir nen olduğunu, olması gerektiğini o gün
anladı.
Sayfa
30: Kocasıyla istemeden yatmaya başladığı zaman “namusu kirlenmiş” bir kadın
olmanın ve bu yatmalardan sonra doğurdukça piç kurusu doğurmanın ne olduğunu
anladı, hiçbir şeyin Sizlerle Başbaşa
dergisindeki aşk romanlarında yazılanlara benzemediğini o kadar iyi, o kadar
elle tutulur gibi anladı ki.
Sayfa
35: Şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür. Şimdi beklenen
bir kocakarının günah dolu bir hayatın sonunda sefilce can vermesidir. Yoksa
şimdi beklenen günah çıkaramadan geberen bir günahkârın şen hayatı mıdır? Şimdi
beklenen bir başarı, bir mutluluk mudur?
….
Bir
pazar günü barışsever bir Katolik köyünde, Tante Rosa aforoz edilmişse bu
nedir, beklenen son nedir?
Sayfa
46: Bir şey başlamadan biterse. Tekrar
tekrar çirkinlikleri yaşamaktır ihtiyarlık. Bir insan erken gelen
yaşlılıklarından sorumludur
Sayfa
47:
Bir elmanın bir
meyve olduğu, bir babanın baba, bir savaşın savaş olduğu, bir gerçeğin gerçek
olduğu, bir yalanın yalan olduğu, bir aşkın aşk olduğu, bir bıkmanın bıkma
olduğu, bir başkaldırmanın başkaldırma olduğu, bir sessizliğin bir sessizlik
olduğu, bir haksızlığın bir haksızlık olduğu, bir düzenin bir düzen ve bir
evliliğin bir evlilik olduğu, olacağı günler gelecekti, inanıyordu. Tante Rosa.
Sayfa
62: Bir adamın paltosu için para almakla b... için para almak arasında ne...
fark var? Bu da bütün insanca işler kadar pis.
Sayfa
65: Yalnız olmak, işsiz olmak, aşksız olmak, en kötüsü ölü bir noktada olmak
durumu üzerinde pek düşünenlerden değildi o, durumunu değiştirmeyi
bilemeyenlerdendi.
Sayfa
66: Boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Herkesin sadece
bir kez boğulma hakkı vardır. Ya ben; boğul babam boğul, sonra yine de
yaşamakta devam eder bul kendini.
Sayfa
66:
Tek
aptallıklardır akılda kalan. Her insanın kendi aptallıkları, durmadan
gülebilmesi için yeterli bir kaynaktır.
Sayfa
69: Her şey özlenebilir. Her şey tutku konusu olabilir. Her şey aynı ölçüde
kutsal ve aynı ölçüde aşağılık olabilir. Tutkular çevreye göre değişen
şeylerdir. Evli kadınlar toplantısında, en temiz pak aile kadını olmaya özenen
aynı kadın, orospuların yanında en orospu olmayı niçin istemesin? Önemli otan
istektir, hiçbir istek diğerinden soylu değildir, değildir, böyle düşünmüş
olabilir Rosa gizliden.
Sayfa
71:
Şu ya da bu
çemberin içine girmemiş, girememiş bir bireyin gebermekten başka hakkı
olmadığını anladı. Gitarını aldı eline. Adam bana kasanın yanında bir şey
söylemek için gelmişti. Ne söylemek için? “Tante Rosa, Tante Rosa, I Love You”
demek için mi, belki?
Sayfa
73: Evlilik birlikte edinilmiş eşyalardı ve kesin mal ayrılığı olmadıkça tam
anlamıyla bitmiyordu.
Sayfa
82: Bir duyguyu tek başına yaşamak, acı çekmek tek başına, bundan sadece genç
âşıklar hoşlanır. Onlar bile bunu şiire döküp acınmak, ‘aman nasıl da sevmiş’
dedirtmek isterler.
Sayfa
88:
Tante Rosa
bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır.
omegle denilince türkiyede aklınıza gelen biziz en güzel kameralı sohbet odalarında sohbet edebilmeniz için sitemize girebilirsiniz. Kameralı ve mobil chat odalarına hemen chat yapmaya başlayın
YanıtlaSilome tv denilince türkiyede aklınıza gelen biziz en güzel kameralı sohbet odalarında sohbet edebilmeniz için sitemize girebilirsiniz. Kameralı ve mobil chat odalarına hemen chat yapmaya başlayın
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTante Rosa bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır...ne kadar düşündürdü beni bu cümle..
YanıtlaSil